Badem gibi siyah gözlerini kıstı. Yüzü allak bullak olmuştu, dudaklarını sarkıttı ve gözlerine iri
Uzun süre dinlendi, gün geceye dönmüş, ay ışığı sarı cılız Işık'larını yeryüzüne yaymaya başlamıştı. Başını kaldırıp gökyüzüne baktı ne kadar çok yıldız vardı. Gökyüzü yıldızlı bir çatı olmuştu sanki başına. Her gün yoğun çalıştığı için akşamları çok yorgun olduğundan hemen gözleri kapanıyordu. Hiç bu yaşına kadar gece gökyüzüne bakmadığını ve böylesine çok yıldızı görmediğini düşündü. Ara sıra başını göğe kaldırıp en yüksek perdeden şarkılar söylerdi gündüzleri, beyaz bulutlara bakıp onların havada nasıl durduğuna aklı ermezdi. Hiç işten güçten uzun, uzun yatacak vakti olmamıştı bunları düşünecek.
Eski günlerin özlemiyle yüksek sesle ağlamaya başladı. Sesine köydeki köpekler havlama, uluma benzeri seslerle karşılık verdiler. Çomara seslendi ve yanına gelmesini yalnız kalmaktan korktuğunu söyledi. Uzun süre bekledi Çomar gelmedi. Yoruldu başını toprağın üzerine doğru uzattı. Bir hırıltı duydu Çomar geldi zannetti Sevinçle bağırdı. O sırada gelenin Çomar değil kurt olduğunu kötü kokusundan ve keskin dişlerinden anladı. Tekrar imdat dercesine köyün tüm köpeklerine en çok çomara seslendi. Kurt onun sesinden rahatsız olmuştu aniden saldırdı ve boynunu dişlerinin arasına almaya çalıştı. Can havli İle son bir gayretle başını çok sert sallayıp kurttan kurtuldu. Kurt geri adım attı fakat bu seferde böğrümden yakaladı, keskin dişlerini zayıf derisine geçirip, iç organlarına ulaşmaya çalıştı. Kıpırdayamadığı için kaçamadı ve tek silahı olan sesini kullandı, acı acı bağırmaya başladı.
Kısa süre sonra bir hareketlenme oldu. Çomar önde köyün diğer köpekleri arkada havlayıp, koşarak geldiler. Kurt yalnızdı, köpek sürüsünü görünce tabanları yağlayıp ormana doğru kaçtı. Köpeklerin en genç ve cesur olanları kaçan kurdun ardından gittiler ve ormanın içine kadar kurdu kovaladılar. Yaşlı köpekler, güzel gözlünün başında kalıp yaralı haline acıyarak baktılar. Bir süre bekleyen köpeklerden bir tanesi kan kokusuna ve et kokusuna dayanamadı, yavaşça güzel gözlünün kurdun açtığı yarasına yaklaştı. Önce kokladı, sonra kanı yaladı ardından kocaman bir ısırık aldı. Onu gören diğerleri de leş parçasına üşüşür gibi tanıdıkları bildikleri güzel gözlüye canlı, canlı saldırdılar. Her biri diğerinden büyük bir parça koparmak için acımasızca mücadele etti.
Bugün ilkleri ve hayatının en kötü gününü yaşamıştı. Acı İle inlemeye, aman dilemeye başladı, köpekler onu dinlemedi. Köpekler ona gittikçe da bir vahşice saldırmış ve acımasızca dişlerini karnına saplamışlardı. Çomarı aradı gözleri, kulakları çomarın sesini duymak istedi. Çomardan yardım dilendi. Kaç yıllık dostu, aynı ailenin evlatlarıydılar. Evin sahibi ne zaman ağır yük yüklese güzel gözlüye "hadi evlat, ha gayret evlat", derdi. Çomara da "oğlum" diye seslenirdi.
Bu nedenle Çomardan umutluydu. Kardeş kardeşe saldırmaz ve kardeşini kimse diğerine yedirmezdi. Çomar yardımına gelmedi fakat boynuna dişlerini geçiren çomarı tanıdı, gözlerine baktı çomarın o anda onun tanıdığı Çomar olmadığını fark etti. Çomar et derdindeydi, dostluk, kardeşlik bir parça et uğruna heba edilmişti. Güzel gözlünün yüreği tekrar sızladı. Sende mi Çomar, sen de mi kardeşim! dedi ve başını toprağa usulca koydu, güzel gözlerini acı İle kocaman açtı, ebediyen sustu.