Seminerin açılış konuşmasını gerçekleştiren Amasya Özgür-Der Başkanı Özgür Eryiğit, her ay yapmayı planladıkları seminerleri sağlık sorunları ve deprem sebebiyle yapamadıklarını; güncel olayların değerlendirilmesinde ve Müslümanların bir araya gelmesinde bu seminerlerin önemine işaret etti.
İmam Hatip Mehmet Şahin tarafından okunan (Fussilet Suresi 30-36) Kuran tilaveti ve mealinin ardından söz alan Alpay, Maraş depremi etrafında yaşanan gelişmeleri ve tartışmaları değerlendirdi.
Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan Alpay şu hususlara değindi:
6 Şubatta sadece Türkiye değil dünya tarihi açısından eşine az rastlanır bir depremler silsilesiyle sarsıldık. Depremler aslında tabii afetlerdir. Depremi sadece tabii afet olarak değerlendirmek doğru değildir. Depremler aynı zamanda toplumsal ahlaki çöküntülerin sonucu da olabileceğini göz ardı etmemek gerekiyor. Depremin toplumsal, siyasal, ekonomik hatta itikadi olarak birçok yönü bulunmaktadır.
Aslında depremler bir anda olup biten olaylardır. Ancak Türkiye gibi politize olmuş toplumlarda durum böyle değildir. Deprem üzerinden kader tartışıldı, Allah’ın adaleti tartışıldı, sabır, tevekkül tartışıldı, İslami camia tartışıldı. Ne tartışılmaz denilirse hepsi tartışıldı. Tartışmanın doğal bir süreç olduğunu düşünüyorum. Tartışmaların bize zarar vereceği kanaatini de taşımıyorum. Fakat bir şartla bizim bu meselelere hakikaten Allah-u Teala’nın bildirdiği ayetlerle açık, seçik, net bir biçimde tavır almamız şartıyla tartışmadan çekinmemeliyiz.
DEPREM ALLAH’IN BÜYÜKLÜĞÜ KARŞISINDA ACZİYETİMİZİ GÖSTERMİŞTİR
Alpay yaptığı konuşmada: “Sağlam şehirler kurduk, mimarlar yetiştirdik, herşeye gücümüzün yettiğini düşündüğümüz zamanda enkaz altında kaldık. Bu sadece Türkiye’de değil Amerika’da da oluyor, Japonya’da da oluyor, dünyanın her yerinde oluyor. Bu depremlerde binlerce insan ölüyor. Bu durum bize rabbimizin karşısında ne kadar aciz olduğumuzu hatırlatmaktadır. Ama bizler maalesef yaşadıklarımızı çok çabuk unutuyoruz. Her gün mezar kazan bir mezarcı bile bir gün kendisinin de mezara gireceğini unutuyor.
Her zaman Allah’ın yardımına ve rahmetine olan ihtiyacımız olduğunu unutuyoruz. Hanbeli Fukahası’ndan bir fakih şu sözleri söylüyor:” Evinde rahat ve huzur içerisinde oturan kimse koca bir denizin ortasında bir oduna tutunup hayatta kalmaya çalışan insan daha az muhtaç değildir.” Bizler ancak Allah’ın rahmeti sayesinde nefes alıyoruz. Boğulmak için denizde olmaya gerek yok, bir bardak su içerken de boğulabiliriz.” dedi.
LAİK, KEMALİST, SEKÜLER ZİHNİYETE GÖRE DEPREMİN SEBEBİ MÜSLÜMANLAR
“Türkiye’de laik, Kemalist ve seküler kesimler her fırsatta İslami camiaya saldırmayı, İslamın aleyhinde propaganda yapmayı hiçbir zaman bırakmadılar.” diyen Alpay açıklamasının devamında: “Depremde de bu fırsatı hiç kaçırmadılar. Onlara göre Müslümanlar sağlam ev yapılmasına karşılar, kadere teslim olmuş ve hiçbir şekilde tedbir almazlar, İslami cemaatler bilimden uzak anlayışa sahipler; işte bu yüzden yaşanan depremin sebebi Müslümanlardır, hükümettir.
Oysa hiçbir Müslüman’ın böyle bir tevekkül anlayışı olamaz. Müslümanların tevekkül anlayışını yanlış anlaşılıp, lanse etmeye gayret ediyorlar. Bir Müslüman için tevekkül en başta yapılması gereken bütün işlerin yerine getirilmesiyle beraber ancak olabilir.” diye konuştu.
DEVLET HER YERDE; DEVLET HİÇBİR YERDE DENGESİZLİĞİ
Alpay: “507 km’lik bir alanda gerçekleşen bir depremle ilgili birileri dedi ki devlet ortada yok. Yine diğer taraftan birileri devlet her yerde anlayışına sahip. Bu iki yaklaşım da doğru değildir. Devleti yok sayıp aciz olduğunu söylemek ne kadar yanlışsa, devleti kutsayıp hiçbir kusuru yok demek de o kadar yanlıştır.
1999 Marmara depremini yaşayan biri olarak söylüyorum İslami STK’lar dün olduğu gibi bugün de sahadaydılar. İHH, Beşir, Hüdayi Vakfı, Fetih-Der, Sadaka Taşı ve daha adını anamadığımız nice İslami STK’lar canla başla hem arama kurtarma, hem de geri hizmette öncü oldular.” ifadelerine yer verdi.
MÜSLÜMANLAR BU TOPLUMUN EN DİNAMİK YAPISIDIR
Sahada çoğunlukla İslami dernek ve vakıfların üstünlüğü umudumuzu tekrar dirilttiğini söyleyen Alpay: “Sahayı belirleyen dernekler, vakıflar, örgütler İslami kimliğe, mücadeleye sahip çıkan insanlar. Bir değişim, dönüşüm olacaksa bunun lokomotif gücünü İslami kimliğe sahip Müslümanlar sağlayacaktır.
Örgütlenme olarak sol kesimle boy ölçüşemeyiz. Ama deprem gibi büyük insani krizlerde feministlerin, kemalistlerin ve sosyalistlerin söz söyleyemediklerini sadece sembolik olarak mikro ölçekli faaliyetlerde bulunduklarını, buna rağmen bu depremin faturasını bile Müslüman halka çıkartmak istediklerini gördük.” dedi.
MÜSLÜMANLAR NE YAPARSA YAPSIN ONLARIN GÖZÜNDE DEĞERİ YOK
Müslümanların bu kadar sahada aktifken onların dezenformasyon peşinde olduğunu ifade eden Alpay: “Adına aydın, gazeteci diyor, uzman diyor, faturayı Müslümanlara kesmeye devam ediyorlar. Bu mücadele kıyamete kadar sürecek.
Sahada Kızılay yok diyorlar, sakallı bir adam Kızılay yeleği giymiş olarak görünce, işte buldukları adam bunlar diyerek Müslümanları tahfif ediyorlar. Ölenleri toplu halde mezara koyuyorlar, ortada diyanet yok diyorlar. Söz konusu görüntülerin İdlip’te olduğu ortaya çıkınca, Diyanet tarafından 1500 personelle her bir cenaze İslami usullere göre gömülüyor denilince bu sefer psikologlar yerine imam mı gönderilir, diyorlar. Allah aşkına bu zihniyetin neresinde ahlak var.”dedi.
DEZENFORMASYONLA, YALANLA MÜCADELE MÜSLÜMANLARIN ŞİARI OLMALIDIR
Alpay açıklamasının devamında: “Sosyal medyada fenomen dedikleri tipler yalan haberlerle Suriyeli, Afganlı kardeşlerimize iftira attılar. Neymiş Afganlılar enkazdaki kişilerin kolunu kesip bileziklerini alıyorlarmış. Nereden duydun diyoruz. Kaynak yok. Böyle bir anlayış olabilir mi?
Bu konuda hepimize çok ciddi sorumluluklar düşüyor. Hz. Aişe’ye iftira olayında müslümanların nasıl tavır takınması gerektiği belirtilmiştir. Hucurat suresinde fasıkların getirdiği haberi araştırmadan yaymanın bir topluma bilmeden zulmetmeye sevk edeceği ortadadır. Yine Peygamberimizin “Kişiye yalan olarak işittiğini söylemesi yeter” hadisiyle dezenformasyonla, yalanla mücadelenin Müslümanların şiarı olması gerektiği açıktır.”dedi.
ALLAH’A TESLİM OLMUŞSAN MAKBUL VATANDAŞ DEĞİLSİN, BİLİME İNANMIŞSAN MAKBUL VATANDAŞSIN!
Alpay: “Bir depremzede kardeşimize soruyorlar, ne durumdasın? Adam da: “Ailemden 16 kişi öldü, bi kızım kaldı, ama rabbim verdi, rabbim aldı.” diyor. Bu röportajın altına şöyle yazıyorlar: “ mevcut iktidarı ayakta tutan vatandaş profili.”
Aynı adam yazıklar olsun hükümete, Allah’ın adaletine diye veryansın etseydi o zaman adam makbul vatandaş olacak, aydınlanmış bir profil olarak takdim edilecekti.”dedi.
DEPREMDE SORUMLULARI ELEŞTİRELİM AMA TOPLUMSAL AHLAKİ ÇÖKÜNTÜLERİ SORGULAMAYI UNUTMAYALIM
Depremde bu kadar ölümün olmasında sorumluluğu olanların sorgulanması gerektiğini söyleyen Alpay: “Evler doğru mekanlara yapılmış mıdır? Malzemelerin kullanılmasında eksiklik yapılmış mıdır? Denetimler düzgün bir şekilde yapılmış mıdır? Bu konuda Çevre Şehircilik Bakanlığından tutun müteahhide kadar bütün sorumlulardan eksiklik varsa hesap sorulmalı. Bu da biz Müslümanların sorumluluğudur.
Ancak depremi sadece fiziki boyutuyla okumamak gerekir. Toplumsal ahlaki çöküntüler depreme zemin hazırlayamaz mı? Bu rabbimizden bize bir ikaz olamaz mı? Toplumumuzda zina artmadı mı? Kumar artmadı mı? Faiz artmadı mı? Adaletsizlikler artmadı mı? Bu sebeple bu yönüyle de depremi okumak durumundayız.”ifadelerine yer verdi.
ŞEHİRLERİ ADALET VE MERHAMETLE YENİDEN İMAR ETMELİYİZ
Alpay açıklamasının devamında: “Şehirler Allah’ın izni ile yeniden imar edilir asıl önemli olan insanları ve toplumu Allah’ın razı olacağı şekilde yetiştirebilmektir. Önceden helak edilen kavimlerin helak edilme nedenlerinin ahlaki çöküntülerin toplumda artması olduğunu görüyoruz. Bu şehirleri tekrar yeniden imar ederken adaleti, merhameti ve kardeşliği hiçbir surette elden bırakamayız. O sebeple ölüm meselesini hatırlamak demek aynı zamanda bizim Allah’ın çizmiş olduğu sınırlara riayet etmemiz demektir. Ama biz ölümü ve depremi bile maalesef son derece seküler formlarda düşünmeye başladık.”dedi.
AMERİKA’NIN HER ŞEYE GÜCÜ YETİYORSA NEDEN AFGANİSTAN’DAN ÇEKİLMEK ZORUNDA KALDI!
“Depremle ilgili komplo teorilerine de şahitlik ediyoruz.” diyen Alpay: “Amerika hayatın her alanında olduğu gibi Türkiye’de yaşanan depremi de HAARP tekniğiyle yapmış! Buna yönelik elimizde hiçbir veri yok. Kanada’da bu konuyla bir birim kurulmuş, deprem üzerine araştırma yapıyorlar. Eğer Amerika’nın istediği ülkeyi sismik hareketlerle yıkma gücü varsa neden Afganistan’dan kaçmak zorunda kaldı? Irak’ta, Filistin’de, Venezuella’da da kullansaydı gücünü. Bu anlayış her şeye müktedir olanın Allah değil Amerika olduğu anlayışına götürür. Buna dikkat etmek durumundayız.”dedi.
DEPREMİ RABBİMİZİN ÖLÇÜLERİYLE DEĞERLENDİRMEK DURUMUNDAYIZ
Alpay açıklamasının devamında: “Bizler hayatı ve ölümü yaratanın Allah olduğuna iman ediyoruz. Uluhiyette ve rububiyette rabbimizin tek olduğuna inanıyoruz. Bu yaşanan sürecin kendimizi tekrar bir muhasebe çekmeye sevk etmesi gerekir. Aksi takdirde kaybedenlerden oluruz. Derdimiz, çabamız bu yönde olması gerekir.
Deprem sebebiyle tüm İslam ülkelerinin seferber olduğuna şahitlik ettik. En fakir ülke olan Somali’den bile ciddi yardım geldi. Yine hakeza Yunanistan, Ermanistan’ın yardıma geldiğini gördük. Demek ki felaketler İslami ve insani açıdan birçok hayrın kapısını arayabilir.
Rabbim ümmet olarak dayanışmamızı artırsın, bir daha bizlere böyle musibetler yaşatmasın, bizlere de bu durumdan ders almayı nasip eylesin. Depremde ölen kardeşlerimize rahmet, yaralılara şifa, geride kalanlara sabrı cemil niyaz ediyoruz.” diye konuştu.
Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan Alpay’ın konuşmacı olduğu program katılımcıların soru ve cevapları eşliğinde sona erdi.