Basın mensuplarına açıklamalarda bulunan AK Parti Merzifon ilçe başkanı Hasan Çilez; "Anayasa’nın ilk görüşmeye başlanıldığında yalan konuşmaya başladılar. Birinci yalanları Türkiye Cumhuriyeti devletinin eyaletlere bölüneceği idi. 18 maddenin içerisinde üniter devlet yapımızla alakalı bir virgüle dokunulduğunu göstersinler, bu işi bırakır giderim. Bununla alakalı söylemleri bir aydır bıraktılar. Baktılar Anayasa maddelerinin içerisinde bu yok halkı kandıramayacaklar. Döndüler tek adamlığa. Bunların alerjisi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’adır. Sebebi Tayyip Erdoğan’ın bu milletin adamı olması. Sıkıntı bu, başka bir şey değil. Menderes ile sıkıntıları oldu, o da bu milletin adamı idi. Milli kelimeyi kullandığı, milli politikayı uyguladığı için idam edildi. Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu ekonomide ve dış politikada milli politikalarımızı uygulayacaklarını söyledikleri için asıldılar. Solda da milli kelimesini kullananlar Deniz Gezmiş ve iki arkadaşını astılar. Ben sol fikirleri, komünist fikirleri benimsemiyorum. Dünya görüşüm benim o şekilde şekillenmedi ama onların da söyledikleri bir söz vardı tam bağımsız Türkiye dediler. Buna karşı çıkacak da Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir vatandaş da yoktur. Milli duruş sergileyen, milli kelimesini kullananlar gidiyor bu ülkede. Özal’da bu milletin adamı idi, o da gitti. Rahmetli Özal öldü mü öldürüldü mü, herkesin aklında bir şüphe var. Ülkemizde sürekli istikrar olması adına bu Anayasa değişikliği bizim için şart. Kriz üretecek bir hükümet modelini bırakıyoruz, sürekli istikrar üretecek bir yönetim sistemine geçiyoruz. Kesinlikle rejim değişikliği değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin rejimi 1923’de Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte demokratik Cumhuriyet rejimine geçişi sağladık. O günkü kurucu irade ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu kararı verdiler. Türk milleti de bu karara sonuna kadar sahip çıkmıştır. 1950 yılına kadar tek parti iktidarında sesini çıkarmamıştır. 1950- 1960 arasında Menderes iktidarında Türkiye ekonomik olarak gelişim sağladı. Ama darbe ile ülkenin önü kesildi. 1965-1970 Süleyman Demirel döneminde parlak bir ekonomi vardı. 1971’de bu ülke muhtıra yedi. Sebebi Cumhurbaşkanı seçemedik problem, seçimlerden sonra koalisyon kurulamadı problem, sıkıntı kaos. Bedeli millet ödüyor. Bu millet Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte artık bedel ödemeyecek. 1971’den 1980’e kadar koalisyonlarla ekonomik olarak çöktük, geriledik, ülke mahvoldu. 1982 Anayasası’ndan sonra Turgut Özal hükümetlerinde Türkiye’de tekrar taş üstüne taş konulduğu dönemler oldu. Ülke kazanım elde etti, bu ülkeye çivi çakıldı. 1991 yılından sonra ülke artık koalisyonların kıskacı altına girdi, vesayet sistemi 1990’da çok acımasız bir şekilde siyasetin tepesine bindi. En son 2002’de o meşhur krizi yaşadık. AK Parti iktidarı ile ülkemiz tekrar refaha kavuştu.

Bizim yaptığımız çalışmadaki ana amaç ülkede sürekli hükümet bunalımı olmadan, istikrarlı hükümetlerin çalışmasını sağlamak. Bütün siyasi partilerinde sözü vardır Anayasa metni yapmaya. 1982 Anayasası’ndan 113 madde değişmiş, yamalı bohçaya dönmüş. En kapsamlı hükümet sistemini değiştiren Anayasa’yı da biz yaptık. Bütün partilerin Anayasa değişikliği sözü var. Bizde 1 Kasım seçimlerinden sonra tekrar Anayasa Komisyonu’nu çalıştırdık, Anayasa’yı hazırlayalım dedik. Burada Cumhuriyet Halk Partisi masadan kalktı. Anayasa değişikliğinin halka götürülmesi için bizim milletvekili sayımız yetmiyordu. Biz yaptığımız çalışmayı rafa kaldırdık. Burada Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli devlet adamlığı sorumluluğu ile tarihi bir karar verdi. Bunu getirin üzerinde çalışalım millete sunalım dedi. Bu tarihi kararla birlikte AK Parti ve MHP’li milletvekillerimiz oturdular anlaştılar ve 18 maddelik böyle bir metni ortaya koydular. Bu Anayasa değişikliği maddelerinin hazırlanması iki partinin emeği ile olmuştur. Toplumumuzun genel sıkıntılarını ve ihtiyaçlarını karşılayacak bir Anayasa metni ortaya çıktı. Uzlaşma kültürünün belki de Türkiye’deki ilk adımı. Bugün toplumumuza baktığınızda iki partinin bu derece yakınlaşması insanlarımızın hoşuna gidiyor. Toplumda gerginliğin azalması insanların hoşuna gidiyor. Keşke buna Cumhuriyet Halk Partisi’de bir kısım destek olsaydı. Anayasa metninde bir iki tane noktası, virgülü olsaydı. Kara propagandaların, yalan, dolan beyanların peşine düşmeselerdi. İktidara geldik iki yıl geçti, Tayyip Kıbrıs’ı satacak dediler. Kıbrıs’ı satamadık elde kaldı. Tayyip Erdoğan 80 km Akdeniz’in altından oraya su transferi yapıyor ve can damarı bağlanıyor. Peki bugün o satıyor diyenlerin yüzü kızarıyor mu? Onlar yalan söylemeye alıştılar, millet de buna prim vermiyor. Bir sarmalın içerisinde dönüp duruyorlar. Herkes çıkacak niçin Evet veya Hayır olduğunu metinlere sadık kalarak, yalan olmadan millete anlatacak. Milletimiz kandırılmak istemiyor, bunu farkederse çok feci tokat vurur. Meclis’in şuanki yetkileri ile Yeni Anayasa’dan sonrakinin arasında fark yok, tüm yetkileri aynı. Meclisimiz tıkır tıkır çalışacak ondan sonra da hesabını millete verecek. Artık Türkiye Cumhuriyeti devletinde patron millet oluyor. Hiçbir vesayet odağı bundan sonra bu ülkede söz sahibi olamayacak"dedi.