Eski seçimleri hatırlıyoruz, Bir tarafta sağcı partiler diğer tarafta solcu partiler seçime hazırlanırken vatandaşın neye ihtiyacı olduğundan çok ideolojik noktada hareket ediyor çoğunlukla seçim stratejilerini ekonomiden çok ideolojik normlar üzerine bina ediyorlardı.
Özellikle 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra demokrasiye geçişte 1983 yılında yapılan seçimde “Dört eğilimi bir araya getiriyorum” diye yola çıkan ve seçimi kazanan Turgut Özal başkanlığındaki ANAP’ın iktidarı ile Türkiye bambaşka bir noktaya bambaşka bir siyasete doğru yelken açmaya başladı.
Dikkat edin her seçim sonrası yeni bir seçime doğru gidilirken partilerin seçim kazanması da zorlaşmaya başladı, Dün bir siyasi partide milletvekili olarak görev yapan bir siyasetçi bir sonraki seçimde ideolojiye tam ters bir siyasi partide görev yapmaya başlayınca seçmen de bir anda “ne oluyoruz” sorusuna daha fazla cevap aramaya başladı.
Türkiye 14 mayıs Pazar günü herkes için hayati öneme sahip bir seçime gidiyor, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi gereği kazanmak için 50 nokta bir oyun hava kadar , su kadar, ekmek kadar gerekli olduğu bir noktada partilerde yıllar yılı sadık kaldıkları ideolojik duruşlarını yavaş yavaş rafa kaldırmaya başladılar.
31 mart 2019 tarihinde yapılan yere seçim öncesi başlayan “Millet ittifakının masa altındaki ortağı HDP’dir” şeklindeki söylem o gün bu gündür devam ediyor AK parti ile
MHP birlikteliğinin ortaya çıkardığı “Cumhur ittifakına” mensup siyasetçilerin ortaya koyduğu bu söylem bu partilere mensup seçmen tarafından da anında kabul edildi.
Cumhur ittifakı tarafı millet ittifakı tarafına bu yakıştırma yapılırken HÜDAPAR’ın cumhur ittifakına katılması adına başlayan siyasi trafik bugünlerde hemen herkes tarafından konuşulurken “-acaba bu duruma MHP ne diyecek.?” sorusuna cevap aramaya başlandı.
İşin garip tarafı bu noktada MHP’den olumlu ama daha önemlisi olumsuz bir tepki görmemesi, Toplumun büyük bir kısmı bu birliktelik ile ilgili MHP’nin çok sert bir şekilde tepki vermesini beklerken o taraftan bir karşı görüş çıkmaması bizim ideolojik olarak nerelere savrulduğumuzun da en büyük ispatı.
Seçimin sonucunu ideolojik duruşlardan çok ekonominin tayin etmesi ile başlayan süreç siyasi partileri de ister istemez yeni bir düşünce eksenine getirdi, işte bu noktada bir tek amaç kaldı oda şartlar ne olursa olsun mutlaka seçim kazanmak.
Birbirlerine tamamen zıt siyasi partilerin bir anda aynı noktada buluşması kimine göre normal kimine göre de anormal olarak değerlendirilse de “seçim kazanmak için her yol mübah” anlayışı maalesef partilerin var olan ideolojilerini de olanca hızı ile törpülemeye başladı.
Ekonominin yada ekmek parasının ideolojinin çok ama çok önüne geçtiği bir sürecin bize nelere getireceğini gelecek günlerde hayatımıza nasıl yön vereceğini de çok kısa bir zaman sonra yani 14 mayıs Pazar günü akşamı sandıklar açıldığında göreceğiz.
Az daha sabır…