Bizim sınırları içerisinde yaşadığımız yerleşim merkezinde belediye başkanlığı seçimini 1994 ve 1999 yıllarında yapılan iki yerel seçimi Refah partili aday kazanmıştı.
2004 yılında 2009 yılında 2014 yılında ve en son 31 mart 2019 yılında yapılan yerel seçimi de AK Parti adayları kazanmıştı, dolayısı ile 1994 yılından içerisinde bulunduğumuz tarihe kadar yani 29 yıldır isimleri ayrı olsa da aynı dünya görüşüne aynı kafa yapısına sahip zihniyet kazanıyor.
Sözünü ettiğimiz ilçe merkezinde olduğu gibi o ilçenin bağlı bulunduğu şehir merkezinde de 2004 yılından itibaren AK Partili aday kazanıyor, Devamında da genel iktidarda da AK Parti bulunuyor.
Bu bilgileri şunun için yazıyoruz, bir yerleşim merkezini iyi takip ettiğimizde o bölgedeki yapılaşmayı yüzde 90-95 oranında belediye yönetiminde görev yapmış meclis üyeleri ile o yönetime yakın iş insanları gerçekleştirdiği görülecektir.
Başka iş kollarında zengin olan, para pul sahibi olan iş insanlarını bir tarafa bıraktığımızda özellikle inşaat alanındaki kentin imarı ile ilgili tüm yapılaşmanın yukarıda da belirttiğimiz gibi yerel iktidara yakın isimler tarafından kotarıldığı çok net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Yerleşim merkezlerinde ihtiyaç olan imar artışları ilgili belediye yönetimi tarafından verilir, İnşaatın başladığı an olan projelerin tasdik edilmesinden ve hafriyat ruhsatının alınması ile devam eden en son iskan dediğimiz izine kadar var olan süreçte işlerin hızlandırılması yada yavaşlatılması tamamen ilgili belediyenin uhdesindedir.
Daha çok kat karşılığı yapılan inşaatları belediyeye yakın görülen müteahhitler alır, Elinde arsası olan bir vatandaş “Arsayı belediyeye yakın bir yükleniciye verirsen ruhsatta, kat arttırımında, gerekli çıkmalarda sorun yaşamam” diyerek mecburen o tarafa doğru yönelir.
Yerel iktidarın çok çok uzun sürdüğü bölgelerde bir kere belediye yönetimine yada belediyenin bağlı olduğu iktidar partisine yakın olan bir işadamı bir kez iş yapmışsa bu durum yıllar yılı asla değişmez.
Çevremize şöyle bir baktığımızda olağanüstü bir hayat yaşayan, parasal bir sıkıntı yaşamayan, en iyi araçları kullanan, en güzel villalarda yaşayan, Dünyanın tüm ülkelerinde tatil yapanların, çocuklarının en iyi özel okullarda okuyanlarının tamamının bir şekilde belediye meclislerinde görev yapan, belediyelere yakın olan isimlerden oluştuğu görülecektir.
Peki dünyaya bakışları siyasi görüşleri belediye yönetimleri ile uyuşmadığı halde zengin olan isimler yokmudur..?
Elbette vardır ancak o isimleri yüzdeye vurduğunuzda çok az bir sayıda oldukları anında bilinecektir.
Nerede ise 30 yıldır aynı siyasi irade ile yönetilen yerleşim merkezlerinde meydana gelen bir felaket sonrasında normal olarak hesap sorulması gereken de bu anlatmaya çalıştığımız kitledir.
Bu kitlenin yaptığı köprüler yıkılıyor, yollar ikiye ayrılıyor, binalar yerle bir oluyor , dere yataklarına yapılan yapılar suya kapılıp gidiyor ancak böyle bir durumda sözünü ettiğimiz iş insanları “-Ne yapalım Allah’tan geldi” diyerek ellerini yıkıyor ve kenara çekiliyor en ufak bir sorumluluk almıyorlar.
Allah’a kurban olalım, ancak en son 06 Şubat pazartesi sabah saatlerinde meydana gelen deprem felaketinde şimdilik hayatını kaybeden 43 bin civarındaki canımızın hesabını da bir zahmet sözünü ettiğimiz kitleden soralım.
En azından yaptıkları yapıların altında kaldıktan sonra bir gül bahçesine girer gibi toprağın kara bağrına verdiğimiz canlar ile ilgili birisi sorumluluk alsın.
Bunu beklemek bir vatandaş olarak en tabii hakkımız olsa gerek.