Muğla Üniversitesi'nden Doç. Dr. Adnan Çevik, Hasankeyf'in İslam tarihindeki önemini araştırdı ve bir rapor hazırladı. Doğa Derneği'nin organizasyonuyla İstanbul'daki Pera Müzesi'nde düzenlenen söyleşide hem bu rapordan kesitler görme hem de Adnan Çevik'i dinleme şansı bulduk. Bir kez daha üzerinde yaşadığım bu toprakların zenginliği karşısında hayretler içerisinde kaldım.
Son yıllarda yapılan kazılar Hasankeyf'in 12 bin yıllık bir tarihe sahip olduğunu gösteriyor. Artuklular, Eyyubiler, Akkoyunlular, Osmanlılar ve Romalılar o topraklarda yaşamış medeniyetlerden sadece birkaç tanesi. Kenti gezdikçe her uygarlığın izine rastlıyorsunuz. Roma döneminden kalan garnizon binaları ve kente giriş kapısı bunlardan birkaçı. Artuklular tarafından yapılan ve bugün sadece ayaklarını görebildiğiniz Hasankeyf Köprüsü ise adeta kentin sembolü. Bu köprünün iki orta ayak arası açıklığı 40 metre. Ortaçağın en büyük taş köprüsünden bahsediyoruz. Hasankeyf'in görkemi günlerinin köprünün yıkılmasıyla son bulduğu düşünülüyor. 100 bine varan nüfus, kalenin en üstüne kadar su götürmeyi başaran efsanevi bir su şebekesi, kentin gizeminin bir parçası gibi.
Çevik, toplantıda kentin çok fazla bilinmeyen bir özelliğine daha dikkat çekti. Ortaçağ İslam yerleşimleri arasında Hasankeyf'in önemine. Kentten birçok bilim insanı ve sanatçı çıkmış. Rezzaz El-Cezeri bunlardan biri. Sibernetik (robotik) ilmin kurucusu, büyük İslam alimi ve mühendisi Cezeri'nin mekanik hareketlerden mühendislikte faydalanmayı içeren kitabının Avrupa'nın farklı müzelerinde sergilendiğini bilmem biliyor muydunuz? Leonardo da Vinci'nin çalışmalarını etkilemiş bir bilim insanından bahsediyoruz.
“ÜLKEDEKİ TEK ÖRNEK”
Gitmeyenler için anlatmak lazım, Hasankeyf Dicle Nehri'nin tam kenarında yer alıyor. Kalenin içi ilk yerleşim merkezi; buraya 'yukarı şehir' deniyor. Bugün ilçe merkezinin olduğu yer ise 'aşağı şehir'. Karşı kıyının adı ise sur dışı anlamına gelen 'Rabat'. Hasankeyf'te oturanların çoğu Arap. Hemen hemen herkes Kürtçe ve Arapça biliyor. İlçedeki İslam eserleri, dinin mimari ve sanata etkisini açıkça gösteriyor. Örneğin aşağı şehirde kalan Koç Cami. Anadolu'daki Orta Asya tarzı tek külliye burası. Koç Cami dışındaki eserlerin çoğu Bizans etkisi altında yapıldığı için buranın önemi başka. Doç. Dr. Adnan Çevik, “İçindeki motiflerin özelliği nedeniyle mihrabı ülkemizde tek örnek” diyor.
Eyyubi Sultanı Süleyman Cami 605 yıllık. Eyyubi Sultanı Süleyman'ın mezarı orada. Minaresinin her yanında Arapça frizlerle dolu. Er-Rızk Cami'nin minaresi camiden geriye kalmış tek eser. 30 metre yükseklikte, şerefesine iki ayrı merdivenle çıkılıyor. Ulu Cami, Kızlar Cami diğer önemli İslam eserleri arasında. Kentteki türbeler de mimari tarzları ve tarihsel değerleriyle göze çarpıyor. Şeyh Şerafeddin Türbesi, Zöhre Hatun Türbesi, Hz. Verkane Türbesi, Zeynel Bey Türbesi en önemlileri. Zeynel Bey Türbesi Akkoyunlulardan kalma. Çok kötü bir restorasyona maruz kalsa da hâlâ ayakta. İran ve Azerbaycan'daki türbelere benziyor, Anadolu'da bir başka örneği yok. İmam Abdullah Zaviyesi de İslam dünyasının peygamberinin soyundan geldiğine inanılan İmam Abdullah'a ait. İnananlar için manevi değeri yüksek bir mekan. Kentte üç adet de kilise tespit edilmiş. Kültürel kimliği, mimari dokusu ve tarihi güzelliğinin yanı sıra Hasankeyf'in İslam dünyası de çok önemli bir yere sahip olduğunu söylemek hiç yanlış olmaz.
YÜZDE 80'İ SULAR ALTINDA KALACAK
Bunları neden yazıyorum? Nedeni basit. Ilısu Köyü'nde yapımı devam eden baraj biterse yukarıda saydığım eserler ve daha niceleri sular altında kalacak. Binlerce insan göçe zorlanacak ve yine onlarca canlı türü yok olacak. Kimilerine göre kentin yüzde 80'i sular altında kalacak. Er-Rızk Camisi'nin minaresinin sadece bir kısmı su üstünde kalacak. Şerefesine iki ayrı merdivenle çıkılan minarenin kapısını bulmak için tüple dalmanız gerekecek. Koç Cami'ndeki, bir başka örneği bulunmayan mihrap da yine sular altında kalacak. Artuklu Hamamı'nı su basacak. Tarihi köprü su altında kalacak. Mezarlıklar, türbeler hepsi ama hepsi su altında kalacak.