Soma’nın Yırca köyündeki termik santral karşıtı mücadeleyi artık hepimiz biliyoruz. Danıştay, Kolin Termik Santrali’nin yapılması için alınan acele kamulaştırma kararını 7 Kasım 2014’te iptal etmişti. Kararı beklemeyen şirket ise bir gün önce 6 bin zeytin ağacını kesmişti. Geçtiğimiz Perşembe günü Danıştay, kamulaştırma kararını esastan iptal etti. Olan zeytinlere oldu ama direnen Yırca halkı kazandı, toprağına yeniden kavuşacak. Greenpeace ve köylülerin avukatı Deniz Bayram, “6 bin ağacın kesilmesinden sorumlu şirket yetkilileri ve bu kesime engel olmayan, tedbirleri almayan idari birimler hakkında gerekli soruşturmalar yapılmalı ve cezalar verilmeli” diyor. Şirketin derdi ise başka. Şu sıralar Soma’da ‘yılbaşı paketi’ dağıtmakla meşgul.
Yırca’da termik santral kurmak isteyen Hidro-Gen A.Ş. dağıttığı bu hediye paketlerinin içinde bir de mektup var. “Çok kıymetli hemşehrimiz” diye başlayan mektup, kömür santraline karşı çıkanları ‘dış güçler’ ilan edip, bir de müjde veriyor. Şirket, 60 bin zeytin fidanının dikimi için Soma Belediyesi ve Soma Ziraat Odası ile bir protokol imzalamış. Amaç Soma’da zeytinciliğin gelişmesine katkıda bulunmakmış. Bir gecede 6 bin zeytin ağacını kökleyince şirketin aklı yerine mi geldi acaba? Şok tedavisi böyle bir şey herhalde.
Mektupta termik santralin 30 yıl boyunca bin kişiye istihdam sağlayacağı ve projenin iptali halinde esnafın da mağdur olacağı iddia ediliyor. “Hemşehri” olduğunu söyleyen Hidro-Gen şirketi sanırım Yırca’da kaç kişinin zeytinden ekmek yediğinin farkında değil. Sadece Yırca köyünün nüfusu zaten 300’den fazla. Dışarıda okuyan çocukları, zeytin toplayan işçileri, aracıları, o zeytini satıp para kazanan esnafı bir araya getirin termik santralde çalışacak bin kişiden fazla eder. Üstelik termik santral gibi 30 yıl sonra bitecek bir işten de bahsetmiyoruz. Ben diyeyim 300, siz deyin 3 bin yıl meyve veren ağaçlardan bahsediyoruz. Kaldı ki, 450 megavat gücünde bir termik santralde bin kişinin işi ne, onu da anlamak zor. Adana’daki İsken Termik Santrali Soma’ya yapılmak istenenin üç katı büyüklüğünde. Dolaylı ve geçici işçileri saysanız bile çalışan sayısı ancak bini bulur. Yılbaşı paketi diye istihdam hediyesinin ambalajı biraz abartılmışa benziyor.
“Soma için hayati değeri olan bu yatırımımız, Soma dışından gelen ve ilçemiz gerçeklerini bilmeyen bazı gruplar tarafından engellenmeye çalışılmakta” diye yazan Hidro-Gen’in nereli olduğunu da merak ettim. Mektubu okuyan doğma büyüme Somalı sanır ama şirketin menşei Ankara. Gönderdikleri mektuptaki adresleri bile Ankara’da. 2007 yılında kurulmuş şirketin bağlı olduğu Kolin Grubu’nun da bölgeyle ilgisi yok. Şirketin patronu Celal Koloğlu Elazığ doğumlu. Soma’nın dışından gelenler diyerek şirket kendi kendini ihbar ediyor olmasın? Altı bin zeytin ağacını kesmenin bir yan etkisi de herkesi ‘hemşehri’ sanmak olabilir mi acaba? Tabipler Odası’ndan bu konuda bir açıklama bekliyorum.
Soma’da yılbaşı paketinin içerisine sıkıştırılan bu mektup Kolin’e özel değil. Başta maden şirketleri olmak üzere, Türkiye’de çevre suçu işleyen şirketlerin Bergama’dan beri izlediği bir taktik bu. Önce oraya desteğe gelen çevrecileri bahane ederek, itiraz edenlerin ‘yabancı’ olduğunu öne sürerler. Sonra işi daha da ileri götürerek, itiraz eden herkesi vatan haini, Alman-Fransız ajanı ilan ederler. Ardından yerelde çalışma başlar. Köylerde iş ve çeşitli vaatlerle bilinen simaları yanlarına çekmeye, kaba tabiriyle ‘satın almaya’ çalışırlar. Arkasından yerel medyaya ziyaretler başlar. Civarda okul ve camilere bağışlar yapılır. Kaymakamlık ve valiliklerin desteğiyle şirket geziler, piknikler düzenler, evlere hediye paketleri gönderilmeye başlanır. İş bitince herkes unutulur. İş vaadiyle kandırılanlar sokakta kalır. Olan hem çevreye hem de yerinden yurdundan edilen yerel halka olur.
Süslü püslü her yılbaşı paketini iyi sanıp evinize almayın. İçinde dünyanın en tehlikeli zehri olabilir.