Doğa ile savaşmaya fiziksel gücümüz yeter mi tartışmasına girmek bir seçenek tabi.. Fakat gücümüzü ve enerjimizi insanlığa faydalı olacak alanlarda kullanmanın daha doğru olacağını düşünüyorum..O zaman belki bir gün bu insafla, vicdanla ve doğa ile dostça geçindikçe doğal afetlerden de en az hasarla çıkarız.
Uzmanlar büyüklüğü 7,5 un üzerindeki üstelik peş peşe iki tane depremin dünyanın neresinde olursa olsun bu tarz kaotik durumlara sebep olabileceğini söylüyor da bunca imar affını, betondan demirden çalmayı, çürük zemine fay hatlarına bina yapılmasına ruhsat verilmesini, çarpık kentleşmeyi, depremde büyük dezavantaja neden olan bitişik nizamı yaralarımızı sarar sarmaz da tüm ciddiyeti ile konuşmalı...
“Doğal afet” tanımlaması doğa kavramının kötü bir kullanımı. Dere yatağında fay hattında evler yığını yapan akıl ya da iklim felaketlerine yol açan ekonomik modeller “afet” değilse, düzeninin dışsal faktörlerle bozulmaya çalışıldığı doğa hiçbir şekilde bir afet kaynağı değildir. “Afet” denilen şeyler, doğa’nın aklını ve işleyişini keşfedip kavrayamamak kaynaklı, insanın neden olduğu hatalardır. Sorun doğanın işleyişinde değil, o işleyişin hem engeli hem de bozucusu durumundaki işleyen akıldadır denilebilir.
Bir yandan doğa, diğer yandan dünyanın hakimi olduğunu iddia eden son derece aciz ve yetersiz insanoğlu… Doğal afetlerden herhangi biri bu aciziyeti tokat gibi çarpıyor insana. Bin pişman oluyoruz her defasında… Ve her defasında hızlıca unutuyoruz acılarımızı cahilce bir ısrarla!
Bu kadar büyük bir yıkımdan sonra insanlar kendilerini, ailelerini, evlerini, mahallelerini ve kentlerini yeniden kuracaklar. Devasa bir yeniden inşâ faaliyeti onları bekliyor. Bütün bunları içleri kan ağlarken yapacaklar İnsanı kendine getiren bu doğal afetleri felakete dönüştürmede insanoğlu olarak bizim yapmamız gereken deprem ülkesinde yaşadığımızı artık fark etmek. Deprem sonrasında yapılacaklardan önce deprem öncesi yapılması gerekenlerin idrakinde olmak.
İnsanoğlu, bugünkü uzay çağında başka gezegenleri keşfe çıkıp buralarda yaşam var mı diye arayadursun, belki de sonsuza dek içinde yaşamak zorunda olduğu kendi gezegeni “Dünya”da yaşamayı ve onu korumayı daha acı reçetelere maruz kalmadan öğrenir umarım