Bilindiği gibi Türkiye 2018 yılında cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçti, O zamana kadar yüzde 0n ve üzerinde oy alan bir siyasi parti iyi kötü durumunu muhafaza ediyor, seçmenin kendisine verdiği oy kadar TBMM’de temsil yeteneğini kullanıyordu.
2018 yılında yapılan seçimde bir taraf kazanmak adına mecburen yüzde 50.1 oy gerekince özellikle Cumhurbaşkanlığı için var olan seçmenin yarısından bir fazlasını almak şart oldu.
Şu an TBMM’de hemen her siyasi partiden milletvekili bulunuyor ancak tüm yetkinin Cumhurbaşkanı tarafından kullanılması ve ülke yönetiminde söz sahibi olan bakanlarında Cumhurbaşkanı tarafından atanması ile TBMM nerede ise işlevsiz bir duruma geldi.
Seçmene bağlı olarak vatandaşta bu sistem dolayısı ile ortadan ikiye bölününce artık kim haklı kim haksız ..sorusu da havada kalmaya başladı.
Böyle bir noktada bizim şahit olduğumuz nokta hemen herkesin haklı olduğudur, Mevzu ne olursa olsun ağzını açan hemen herkes savunucusu oluğu fikri sanki değişmez bir kanunmuş gibi sonuna kadar bağıra bağıra savunmayı kanun gibi görüyor.
Yukarıda da belirtiğimiz gibi eskiden bakanlar iktidar partisine mensup milletvekillerinden partinin genel başkanı tarafından yani Başbakan tarafından belirlendiği için hem kendilerine hem de seçmenlerine karşı kendilerini sorumlu hissediyorlardı.
Süreç bu noktaya dönünce Cumhurbaşkanı tarafından atanan bakanlar “Nasıl olsa bizim vatandaşa ve seçmene karşı bir sorumluluğumuz yok tek sorumluluğumuz bizi bu göreve atayan Cumhurbaşkanına karşı dolayısı ile bizim herhangi bir konuyu savunmak gibi bir derdimiz yok” diye kayıtsız kalınca bu cenahı savunmak ister istemez seçmene yani vatandaşa kalıyor.
Dikkat edin gece yarılarına kadar çok sayıda televizyon kanalında yapılan tartışma programlarında bir tek bakan yok, AK Partili yada
MHP’li bir milletvekili yada genel başkan yardımcısı da yok.
Bunun yerine kendisini Cumhur ittifakı tarafında gören yazar-çizer ve fikir adamı bakanların ve milletvekillerinin yerine hükümetin yaptıklarını yada yapmadıklarını gece gündüz demeden savunup duruyorlar.
Bildiğimiz gibi hak bir tane haklı da bir tane ancak memleketin yeni yönetimi dolayısı ile ağzını açan herkes haklı ve hiç kimse kendi haklılığından asla taviz vermiyor.
Bizde bu kadar haklının olduğu bir noktada doğruyu bulmaya çalışıyoruz.
Bu yüzden işimiz çok ama çok zor.