"Bıraktığımız izler ne olduğumuzu gösterir.”
Uluğ Bey
6 Şubat’tan bu yana ülkemizin içinde bulunduğu olağanüstü felaket birçok şeyi sorgulamama neden oldu. Bunlardan biri de “İyiliğin” iyi olmasının nedeniydi.
Ya da “iyilik iyidir” kendini iyi hissettirir, iyi olma hali kalıcı olmalı ve ben de iyi olmalıyım. Böyle mi acaba? Bir yandan iyilikte yarışan ülkemin güzel insanları diğer yanda bu iyiliğin karşı cephesinde yer alan kötülerin bitmek bilmeyen zihin karıştıran ahlaksız davranışları! Peki insan nasıl yaşamalı?
Nasıl olalım, Paylaşarak..
Tıpkı iki erkek kardeşin hikayesindeki gibi… Birlikte çalıştıkları babalarından kalma çiftlikte geçiyordu. Kardeşlerden biri evliydi ve beş çocuğu vardı. Diğer kardeş ise bekardı. Her günün sonunda iki kardeş ürünlerini ve kârlarını eşit olarak bölüşürlerdi.
Günün birinde bekar kardeş şöyle düşündü;
– Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de adaletli değil. Ben bekarım ve pek fazla ihtiyacım yok. Kardeşimin geniş bir ailesi var. Onun daha fazla ihtiyacı olur.
O günden sonra bekar olan kardeş her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye itti.
Bu arada evli olan kardeş de kendi kendine;
– Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de doğru değil. Ben evliyim, eşim ve çocuklarım var ve yaşlandığım zaman onlar bana bakabilirler. Fakat kardeşim yaşlandığı zaman ona bakacak hiç kimsesi yok. İlerde onun daha fazla ihtiyacı olacak.
Böylece evli olan kardeş de her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin tahıl deposuna götürmeye başladı. İki kardeş de yıllarca ne olup bittiğini bir türlü anlayamadılar. Çünkü her ikisinin de deposundaki tahılın miktarı değişmiyordu. Sonra, bir gece iki kardeş gizlice birbirlerinin deposuna tahıl taşırken karşılaştılar. O anda olan biteni anladılar. Çuvallarını yere bırakıp birbirlerini kucakladılar.
İnsanların hayatında bazı dönemler çok zor geçer. Bu dönemlerde en iyisi yardımlaşma ve dayanışma içinde hareket etmektir. Bu zorluklar bir insanı etkileyebileceği gibi toplumun tamamını da etkileyebilir. Örneğin içinde bulunduğumuz dönem milletimizin zor günler geçirdiği bir dönemdir. Yani devlet ve millet olarak çok zorlu bir sınavdan geçiyoruz. Bu durumda yardımlaşma ve dayanışma ön plana çıkıyor. Anlayacağınız yardımlaşma ve dayanışma ile zorlukların üstesinden gelebiliriz.
Deprem en çok psikolojiyi yıkar. İnsanların ihtiyaç duyduğu tek şey yalnız olmadıklarını hissetmek.
Psikolojik olarak ne kadar çöküşün en dibini yaşıyoruz. Bu günlerde elbet geçecek elbet. Tek dileğim daha fazla can kaybının olmaması. Biliyorum çok zor, ama güçlü kalmaya çalışalım