06 Şubat pazartesi sabahı Kahramanmaraş merkezli 10 ilde 13,5 milyon vatandaşımızı direk olarak etkileyen asrın felaketi deprem hepimizi yaktı kavurdu.
Depremde enkaz altında kalarak hayatını kaybeden vatandaşlarımız süreç içerisinde toprağa verildiler, kendi ailesinden birer parçasını kaybeden vatandaşlarımızın içerisinde bulundukları durum bizi de derin acılar içerisinde bırakmış durumda.
Geride kalanlar için hayat devam ediyor, Şehirlerin yerle bir olduğu kentlerimizin de uzun sayılabilecek yıllar içerisinde depremden önceki yaşantıyı bulmak artık mümkün değil.
Sabah işe giderken kahvaltı yapmak adına sıcacık hamur ürünlerini yapan ustalar yok.
Sabahçı kahvesi olarak bildiğimiz çayhaneler de yok.
Sabah işe giderken sıcak bir çorba içen yüzbinlerce insana mis gibi çorbalar yapan ustalarda yok.
Öğlen yemeklerinde nefis dönerleri, yüzlerce kebap çeşitlerini, et yemeklerini, damak çatlatan tatlıları yapan sanatkarlarda maalesef toprak altında kaldı.
Akşam saatlerinde eş-dost-akraba-arkadaş neşe ile çay içilen kafeler, Çok sayıda insanın bir araya geldikleri restaurantlarda servis yapan ustalarda artık hayatta değil.
Sözünü ettiğimiz meslek gruplarına ilave edebileceğimiz yüzlerce iş koluna sahip mekanlar süreç içerisinde yenilenebilir, Belki hepimizin beğenisini kazanacak muhteşem binalarda tekrar inşa edilebilir.
Ancak yukarıda sözünü ettiğimiz mahalle aralarındaki bakkal-manav-dondurmacı-tatlıcı vs bir daha bizim karşımıza çıkacaklar mı.?
Allah bilir.
Afet bölgesinden aldığımız haberlerde enkazdan yakınlarını kaybeden ve bir şekilde canını kurtarabilenler “-Burada artık yaşanmaz bulunduğumuz alan deprem bölgesi, bugün bizi yakıp kavuran deprem yarın yine olabilir” korkusu ile büyük bir hızla bölgeyi terk ediyor ve kendilerine yeni bir yaşam kuracak alanlara gidiyorlar.
Bu şekildeki ayrılmalar yani mecburi göçler o bölgede yaşayan vatandaşlarımızın geçmişlerini, hatıralarını, geleneklerini, alışkanlıklarını da beraber alıp götürüyorlar.
Geçmişi unutmak, geçen günleri özlememek elbette ki kolay değil, Biz rahmetli babamızın memuriyeti dolayısı ile hayatımızın gençlik yılları olarak tarif ettiğimiz 6 yılını Kayseri’deki Devlet demiryolları mensuplarının ikamet ettiği memur lojmanlarında geçirmiştik.
Gün geldi tayinimiz Kayseri’den ülkemizin başka bir kentine çıktı, aradan birkaç yıl geçti, biz bir vesile ile Kayseri’ye gittik, 6 yılımızın geçtiği mahalledeki lojmanların bulunduğu yere gidip bizim binlerce hatıramızın olduğu lojmanda başka bir ailenin yaşadığını görünce mahalle ortasındaki taşın üzerine oturup dakikalarca hıçkıra hıçkıra ağladığımızı hatırlıyoruz.
Deprem bölgesini terk edip başka ve yeni bir hayata “merhaba” demeye hazırlanan vatandaşlarımızın yıllar sonra akıllarına düştüğünde tekrar geri dönüp hatıralarını tazeleyecekleri evleri de yok zira tamamı şu an içerisinde yaşayanlara mezar olmuş durumda.
Deprem sonrası bir taraftan vatandaşlarımızın yaşayacağı binaları inşa etme çalışmaları başlayacak ancak bundan daha zoru vatandaşlarımız ile bir ömür boyu gölge gibi takip edecek psikolojik travmaları tamir etmektir.
Hepimiz biliyoruz ki “-"Geçmiş asla ölü değildir... Hatta geçmiş bile değildir." Bir kayıp, her zaman canlanabilir ve yeniden can yakabilir.”