17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen Marmara depreminde birinci dereceden bir yakınımızı kaybetmedik ancak depremde kaybettiğimiz herkesi kendi kardeşimiz olarak kabul ettiğimizden depremde gördüğümüz acı manzaraları şu ana kadar bir dakika bile olsun aklımızdan çıkartabilmiş değiliz.
Marmara depreminden 24 yıl sonra bu kez Kahramanmaraş merkezli bir felaket ile karşı karşıya kaldık, Marmara depreminin yaraları henüz sarılmaya başlanmışken ondan kat be kat daha fazla şiddetle 10 ilimizi yerle yeksan eden deprem hepimizi tekrar başladığımız yere geri götürdü.
Depremde enkaz altında kalan ve bu yazıyı yazarken 31 bin civarında olan can kayıplarımızdan pek çoğu için bırakın cenaze namazı kılmayı kefene bile sarılmadan defnedildiği olağanüstü acı manzaralar ile karşı karşıya kaldık.
Enkaz altında kalarak can verenler bu dünyaya veda etti, hepsine Allah’tan rahmet diliyoruz, mekanları cennet olsun, bu aşamadan sonra asıl büyük felaket hayatını kaybedenlerin yakınlarını bekliyor olacak.
Üç çocuklu, beş çocuklu, on çocuklu ailelerden tamamının enkaz altında kalanlar oldu, ailenin yarısının hayatını kaybettiği diğer yarısının kurtulduğu anlar oldu, son derece kalabalık ailelerden sadece bir yada iki kişinin kaldığı manzaralara şahit oldu.
10-15 gün sonra enkazın kaldırma çalışmaları büyük oranda tamamlanmış olacak, bir taraftan enkaz kaldırma çalışmaları devam ederken diğer taraftan deprem mağdurları için barınma ve bundan sonraki hayatlarını devam ettirebilme adına yapılacak çalışmaları takip edeceğiz.
Deprem bölgesinde bulunan 13,5 milyon ve onların Türkiye’nin dört bir yanındaki birinci derecedeki yakınları için hayatlarının 16 şubat sabahı öncesi gibi olmayacağını buradan söylememiz gerekiyor.
Depremden canlarını sağ salim kurtarabilenler, yara bere içerisinde enkazdan çıkabilenler, vücutlarının bir uzuvlarını enkaz altında bırakıp kurtulabilenler o halleri ile bundan sonraki yaşamlarını tamamlamaya çalışacaklar.
Depremde hayatta kalanların bedenlerindeki acı bir süre sonra dinecek, vücutlarda meydana gelen eksikliklerde belki protezler ile bir nebze olsun onarılmaya çalışılacak…
Ancak sözünü ettiğimiz bu kitle hayatlarının son gününe kadar daha doğrusu son nefeslerini verecekleri dakikaya kadar depremde kaybettikleri yakınlarının yüreklerinde açtıkları yarayı ve o yaranın acısını hiçbir şekilde unutamayacaklar.
Yazımızın başında da belirtiğimiz gibi 17 Ağustos 1999 yılında meydana gelen deprem felaketinin her yıl dönümünde yapılan anma etkinliklerine katılan depremzedelerin kalplerinde taşıdıkları acı yenileniyor, depremde yaşananlar o an yaşadıklarını yeniden hatırlıyorlar.
Bundan sonra Türk milleti 17 Ağustos tarihi gibi 06 Şubat tarihini de son derece acı bir gün olarak dünya durdukça hatırlamak zorunda kalacak, her 06 Şubat tarihinde kaybettiklerinin acısını yüreklerinde hissedecekler.
17 Ağustos ve 06 Şubat tarihlerine yeni felaket tarihleri eklenmek istenmiyorsa bugünden tezi yok, fay hatlarının bulunduğu ve tüm bilim adamlarının “buralarda deprem olacak” diyerek işaret ettikleri alanlar için gerekli önlemleri almamız gerekiyor.
Bugünden tezi yok..