‘El âlem ne der’ eşliğinde önce ahlaklı, terbiyeli bir kız nasıl olunur, onu öğrendik. Hayatın dikenli olduğu söylenilen yolculuğuna çıkarken hep neler yapmamız değil de ne ‘yapmamamız’ gerektiği dikte edildi bize. Kalem kalem…
O nedenle çeşitli konulara yaklaşımımızdaki peşin ‘olumsuzluklarımızın’ ve ön tepkilerimizin sebebi çocukluğumuzdan itibaren bize yüklenilen bu negatif enerjilerdir. Bizim özümüze hep ‘olmazlar’ ekilmiştir.
Kızlar sokakta sağa sola bakmaz,
Ciddi olur, her yerde her şeye gülmez,
Kendi başına çarşıya pazara, sinemaya tiyatroya gitmez,
Kısa etek giymez, yakasını açmaz
Makyaj yapmaz, içki sigara kullanmaz….ve daha yüzlercesi..
Minicik bir kızken;
Daha toplama çıkarma öğrenmeden derli toplu olmamız,
Daha söyleyecek sözümüz yokken, sesimizi kesmemiz,
Bir erkeği rüyamızda bile görmeden, gözünün içine bakmamamız öğretildi bize…
Sorununu çözen, derdini anlatabilen değil, aksine utanan çekinen ve konuşurken yüzü kızaran kızlardan olunmalı, başın önde yürünmeliydi. Özgüvenimiz geliştirilmeyince de, bizim dışımızdaki insanları daha değerli görmeye ve kendimizden başka herkese güven duymaya programlanmış olduk.
Bin bir özelliğimiz de olsa bizler kendi beceri alanımızda hiç değerlendirilmezdik. Ağzımızla kuş değil, arı da tutsak dikkat çekmez, o ünlü ‘falancanın kızı’ nın marifetlerine bir türlü erişmezdik…,
O nedenle yetişkinliğimizde, eş ve anne olduğumuzda o eksikliği giderme çabasına girdik. Erkeklerin abartılı bulduğu ‘duygusal tepkilerimizin ölçüsüzlüğü’ işte bu şaşkınlıklarımızdan kaynaklanır. Her şeye üzülür, alınır, küser, gücenir, ne yapılsa mutlu olmaz noktasındaki döngüde anlaşılmaz davranışlar sergileriz zaman zaman…
Geçmişten ne kadar şikayet etsek de, ne kadar önemsiz sayılsak da, günümüzde bazı densizlerin, din adına bize yönelttikleri eleştiriler kadar incinmemişizdir. Hiç birimiz, ne hamileliğinden utanır, ne dudağına sürdüğü rujdan, ne de yaz sıcağında yediği dondurmadan. Çalışan, meslek edinen, eğitim alan kadının ahlakından şüphe edilmesi kadar küçültücü, alçaltıcı bir şey yoktur.
Ahlak ve Namus kadına ait bir kavram değildir. Erkeklerin de ahlaklısı ve namuslusu olur. Onlar bu değerleri kadına taşıtan değil; kendi adına yüklenebilenlerdir.