Sevgili Ata’m,
Bu günlerde kafam çok karışık.
Ülkemde epey bir zamandır sana bir düşmanlık beslenmekteydi. Sonra, birdenbire ne olduğunu anlayamadan herkes Atatürkçü ve milliyetçi kesildi. Değerbilmezliğin yerini minnet aldı. Ukala gazetecisinden, seni es geçen öğretmenine; adını ağzına küfürsüz almayan fanatik dindarına kadar herkes: ‘’Atatürk, sen neymişsin de biz anlamamışız. Sen ne büyükmüşsün de biz bilmemişiz’’ diye günah çıkarmaya başladı.
Çok iyi oldu elbette ama…
Sanma ki bunu bizler başardık.
Vallahi yok! Keşke?
Biz çok ah vah ettik. Hatta ‘’ Tuu utanmazlar, terbiyesizler!’’ diye çarşaf çarşaf yazı yazıp hadlerini bildirdik. Sonra bu yazdıklarımızı birbirimize gönderdik.
Başka neler yaptık?
Haa!
Üzerinde senin resmin olan tişörtler giydik. Erkekler Atatürk’lü kravat taktı. Bazılarımız senin adını bileğine dövme olarak kazıttı. Benim bile sabah kahvemi içtiğim fincanda senin imzan var. Düşün artık!
Ayrıca, büstünün yanında çirkin pozlar verip eğlenenlere, sanal ortamda ‘’İnşallah ölürsünüz’’ diye temennide bulunup sayfamıza helva resimleri bile koyduk.
Doğrusu gördüğün gibi epey çabaladık ama olmadı .
Bereket seni sevmeyenler kendiliklerinden ışığı gördüler. Allah nasip etti. Onun iradesi ve mucizesi sayesinde kendimizi hiçbir sıkıntıya sokmadan, oturduğumuz yerden seni ve emanetini kurtarmış olduk.
Elbette Allah’ın büyüklüğünden ve icraatından sual olunmaz ama biz yine de merak ettik.
Bu nasıl oldu? Niye oldu? Nice oldu?
Bir düğmeye basmış gibi otomatik olarak, Yaşasın Atatürk! Yaşasın demokrasi! diyerek… Haydi hooop ! Bir gecede ?? Hem de hep birlikte ?
Benim bir türlü kafam basmadı inan olsun ki.
Yani şimdi biz, ‘’nasılsa demokrasi kazandı, Atatürk ‘ün ruhu huzura kavuştu’’ diyelim, eskiden olduğu gibi, yan gelip yatalım mı? İyice rahatlayalım mı?
Yoksa gün olur, devran döner, bir gün gelir, tıpkı bu gün olduğu gibi bir gecede tüm ülke topyekün hidayete erer de… Haydi hooop mu olur?
Bu Türk insanı da bir tuhaf Ata’m. Ne zaman ne yapacağı belli olmuyor.