Yaşama sevinciyle hüznün, iyimserlikle umutsuzluğun iç içe olduğu şiirleriyle, aşıklık geleneğinin son büyük temsilcileri arasında yer alan Âşık Veysel’in vefatının 50’nci yıl dönümü UNESCO anma ve kutlama yıl dönümleri programına alındı.
Dostlar beni hatırlasın diyerek göçtü bu dünyadan ama bırakın hatırlanmayı yaşadığı coğrafyada onu tanımayan, sazıyla sözüyle anmayan nerdeyse kalmadı. Büyük üstad, fiziksel olarak görmüyor olmasına rağmen, insan ruhunun zayıf ve erdemli taraflarını en iyi o görüp anlatandır “Bulanlar, arayanlardır.” diyen ulu ozan padişahları, kumandanları, beyleri anlatan tarihin aksine halkın kendisini, ve halkın duygularını anlatır.
Aşık Veysel bütünüyle bir öğretidir. Şiirlerinde karmaşık toplumsal modeller, düşünce sistemleri, ideolojiler önermez. Kendisini, insanlığı, ilişkileri doğayı anlama çabasını çok yalın bir dil ve birkaç satır ile anlatmaya çalışır.
Üstünlük tavrı sergilemeden din, dil ırk ve etnik köken ayrımını çatıştırmaya düşürecek tüm davranış kalıplarından endişe duyarak birleştirici bir dil ile ifade eder.
Eserlerinde insanlığın ortak değerlerini ön plana çıkarır. Çatışmaların kaynağının görünürdeki nedenler değil, kişi ve grupların çıkarı olduğunu cesur bir şekilde dile getiren bir filozoftur.
“Aslıma karışıp toprak olunca” gibi dizeleriyle çevre bilincinin bir nevi temsilcisidir. Yaradılışın dört (hava, su, toprak, ateş) önemli unsuruna çeşitli şiirlerinde göndermelerde bulunarak belki de farkında olmayarak ekolojist bir duruş sergileyen bir ekolojisttir.
"Gözlerim görseydi toprağı tanıyamazdım. sizin gibi basar geçerdim." cümlesinde de görüldüğü derin anlamlar taşıyan mısraları bir araya getirmiş bir devir, dönem, çağ değişse de değerdir. yaşanan duyguların sözlere , böyle ince ince aktarılması büyük üstadı ölümsüz kılmıştır.
"ey gönül derdinden etme şikayet
yüce dağlar gurur duyar karından"
sözlerinin sahibi. çok dert çekmiş fakat:
"anlatmam derdimi dertsiz insana
dert çekmeyen dert kıymetin bilemez
derdim bana derman imiş bilmedim
hiçbir zaman gül dikensiz olamaz"
diyerek şükretmesini de bilmiş üstadımız Anadolu hümanizmasının eşsiz kokusunu, naifliğini, garipliğini iliklerimize kadar hissettirmiştir.
Bir insan görme engelli olup nasıl güzellikten bahsedebilen insanın estetik algısını başka bir diyara taşıyan ve bunu nasıl inandırıcı büyük üstadımızı vefatının 50’nci yıl dönümü UNESCO anma ve kutlama yıl dönümleri programına alınması sebebiyle hürmet ve saygıyla anıyoruz .. Nurlar içinde yatsın.