Yapılan basın açıklamasında, “Kadının değerinin, hakkının ve imkânının "eşitlik, demokrasi ve özgürlük" erkleri ile savunulduğu bu mücadele gününü, ülkemizde yaşanan büyük deprem felaketi ile karşılamış bulunuyoruz. Ülkemizin her karış toprağının ve üzerinde yaşayan her bir ferdinin manevi ve maddi olarak etkilendiği bu acı dolu günlerin, Türk kadınının gücünün hatırlanmasıyla ve bu gücün kullanılmasıyla aşılacağının idraki ve inancındayız. Bugün sesimiz Türk kadınının sesidir. Bilinir ki İstiklal Mücadelemiz, savaş strateji deyimlerinden biri olan "topyekün savaş" doktrini ile yürütülmüştür. Topyekün savaş, savaş organizasyonunda kadın ve erkeği bir düzeyde görür ve kullanır. İşte İstiklal Mücadelesini ve sonrasında demokrasi sistematiğinde inşa edilecek toplumun yaşam yeteneğini diri tutan, memleketin varlık nedenlerini hazırlayan bu güç Türk kadınıdır. Bugün afetin uğrattığı tahribat ve beraberinde getirdiği zorluklar ancak bu güçle aşılabilecek; afetten sonra atılacak adımlarda yegâne rolü yine kadınlar üstlenecektir.
Depremzede kadınlarımızın karşılaştığı zorlukları, verdikleri mücadeleyi ve bu mücadeleyi verirken duydukları ihtiyaçları yakından takip ediyoruz. Afetin, depremzede kadınların hiçbir hakkını askıya alamayacağını, bu zor süreçte ve sonrasında, savunucular olarak desteklerimizin mücadeleci kadınlarımızın yanında olacağını gür bir sesle dile getiriyoruz.
Yalnızca aile içerisinde değil, kabile toplumundan medeniyete geçişte önemli role sahip olan kadınlar hakkında bugün dünya üzerinde tam anlamıyla eşitliğin sağlanamadığına, kadınların bağımsızlığının, güvenliklerinin ve yaşam hakkının ihlal edildiğine tanıklık etmekteyiz. Kadınların sosyal ve politik alandaki yeri kantitede artış gösterse de kalitede vücut bulamamıştır. Kadınlar masada oturabilmiş ancak konuşamamıştır. Koruyucu mekanizmalar lağvedilmiş, güvenceler yetersiz kalmıştır. Medeniyetleri yıkılmaz kılacak olan kadınların özel ve zaruri ihtiyaçlarının doğal ve ilksel görülmemesi, düşüncelerinin ve hayatlarının değersizleştirilmesi, ekonomik düzlemde bir başkasına bağımlı kılınması, istihdam alanlarında geri planda bırakılması, paylaşım esasına dayanan aile kurumunda erkeğe sorumsuzluk, kadına ise sorumluluk yüklenmesi, kadınların iş ve sosyal hayatta köleleştirilmesi kabul edilemez.
Bu vaziyette vazifemiz, Ulu Önder'in "Türkiye anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en muhterem mevkide, her şeyin üstünde, yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir." sözleri ışığında kadının mevcudiyetini ve haklarını her halde koruyabilmek; gayemiz ise korunmaya gerek kalınmayacak bağımsızlık ve eşitlik zeminini oluşturabilmektir. Kadınlar kendisine layık olan yeri mutlak ve muhakkak alacaktır. Sesini duyuramayan her bir kadının sesi olarak, kadınların temel hak ve özgürlüklerinin yanında sosyal, ekonomik ve siyasi haklarını korumak, değerlerini muhafaza etmek yolunda mücadelemiz ve dayanışmamız devam edecektir” ifadelerine yer verildi.