Acar, açıklamasında; “Şubat ayında yaşanan depremlerde 48 binin üzerinde can kaybı yaşandı, yüzbinlerce yurttaşımız yaralandı, kadim kentler yıkıldı, yaşam durdu.Hem insan onuruna, değerlerine, gereksinimlerine uygun ve doğayla barışık bir sürecin planlı bir biçimde yürütülmesi hem de depremin sebep olduğu yaraların bir nebze sarılması için nitelikli geçici yaşam alanları bölgedeki en acil ihtiyaçlardan biridir.Ancak acil barınma ihtiyaçlarına ilişkin çözümlerin hatalı bir şekilde uygulandığını, verimli tarım arazilerinin hızla konteyner kentlere dönüştüğünü üzülerek izliyoruz.Geçici barınma alanları yaratılırken bölgenin, Türkiye'deki bitkisel ve hayvansal üretim açısından önemli bir tarım merkezi olduğu, milyonlarca insanın kırsal bölgelerde yaşadığı ve geçimini topraktan sağladığı unutulmamalıdır.Alternatifi bulunmayan verimli tarım arazilerinin, meraların tahrip edilmesi beraberinde başka sorunlara neden olacaktır. Gıda güvencemizin teminatı olan tarım arazileri geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde kaybedilecektir.Tarımsal verimliliği yüksek, ekili alanların koruma altına alınması ve geçici barınma alanları için alternatif alanların tercih edilmesi gerekmektedir.Karar süreçlerine, üniversitelerin, meslek odalarının, tarıma ve hayvancılığa dair üretim ve gıda tüketim kooperatiflerinin, yereldeki çiftçi örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının katılımı mutlaka sağlanmalıdır.Topraktan gelen toplumsal barışa inanan bir Vakıf olarak, tarım topraklarımızın korunmasının ve gıda güvenliğinin sağlanmasının öneminin altını çiziyoruz. Karar vericilerin konuya hassasiyetle yaklaşmalarını, yeni sorunlara yol açacak uygulamaları engellemeleri çağrısında bulunuyoruz”dedi.