Açıklamanın devamında; “Şiddet, işsizlik korkusu, geçim kaygısı, kadın cinayetlerinde uygulanan haksız , hukuksuz uygulamalar kadınların sırtında bir sopa gibi duruyor. 21 yıllık AKP iktidarı döneminde artan baskılar, derinleşen yoksulluk, siyasilerin sürekli kullandığı  tehdit dili, kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörist olarak görmesi, tüm toplumda derin yaralar açarken, tarikatlar eliyle toplum dizayn edilmeye çalışılıyor. Bir kız çocuğunun 6 yaşından itibaren yıllarca istismar edilmesiyle tarikatları yeniden konuşur olduk. Çünkü daha öncede Ensar Vakfına bağlı yurtlarda 45 erkek çocuğunun istismara uğraması, Aladağ’da  12 kız çocuğumuzun yurtta  üzerine kapı kilitlendiği için yanarak ölmesi ve hemen hemen her gün basında çıkan tarikatlardaki çocuk istismarları, İstanbul sözleşmesinden çıkılmasında tarikat lobisinin  etkili olduğunu bilmemiz  ve tarikatları besleyen AKP zihniyetinin kadına ve çocuğa verdiği değeri göstermektedir. Her gün medyadan yayınladıkları vaaz ve röportajlarıyla kadın ve çocukların hayatını Ortadoğu karanlığına çekmek isteyen şeyhler sıra kadın cinayetlerine, çocuk istismarlarına, işsizliğe, yoksulluğa, sömürü ve talan düzenine lüks ve şatafat içinde yaşayan iktidar ve yandaşlarına gelince dut yemiş bülbüle dönüyor. Halka din satarken kendileri de iktidarın her türlü nimetinden faydalanıyorlar. Halk giderek yoksullaşırken sağlık ve eğitim alanında iktidarın bıraktığı boşlukları tarikatlar dolduruyor.  Bu tarikatlar  hurafelerle sağlık satarken okul, yurt, Kuran kursu, dershane gibi hizmetlerle ve ihaleler dağıtılarak ticaret yapmalarının yanı sıra kapitalist işletmelere dönüşerek büyük bir ekonomik güç haline geliyorlar. Tarikatlar ve Diyanet en çok kadın-erkek ilişkilerine yoğunlaşıyor. Toplumun şeriat yönünde terbiyesine buradan başlanıyor. Diyanet sitesinde yayınlanan fetvalar paralel bir hukuk inşa ediyor. Kadının nasıl oturup kalkacağı, kime nikah düşeceği, kaç yaşında mahrem olacağı tartışılırken aslında kanunlar çerçevesinde belirlenmiş insan hakları, çocuk hakları, medeni haklar, eşitlik vaat eden kanunlar delik deşik ediliyor. Sözünü ettiğimiz 6 yaşında ki kız çocuğunun ve daha nicelerinin istismarına giden yolda tarikatlar eliyle taşlar yavaş yavaş yerine döşenerek şeriat toplumunu oluşturulmaya çalışılıyorlar.Peki bu günlere birden bire mi geldik. Bundan 10 yıl önce 4+4+4 eğitim sisteminin getirilmesine karşı çıktık. Bu sistem hem erkek, hem kız çocuklarının okullaşmasını azaltarak zorunlu eğitimin 8 yıldan 4 yıla indirilmesine neden olmuştur. Birçok kız çocuğu bu şekilde eğitim hayatından uzaklaştırılmıştır. Ondan önce tecavüz ettiği kadınla evlenmesi durumunda suçlunun cezasız  kalmasını düzenleyen kanun meclisten geçirilmiş, lise ve orta okul öğrencilerinin nişanlanması serbest bırakılmıştır. Çok geçmeden liseli kızların evlenebilmesinin önünü açan yasalar çıkartılmıştır. 15 yaşını tamamlamış bir çocuğa karşı cinsel davranışın cinsel istismar sayılamayacağı hükmü getirilmiştir. Daha sonra cinsel ilişkide küçüğün rıza yaşı 15 ten 12 ye düşürülmüştür. 2015 yılında Anayasa Mahkemesinin resmi nikah kıymadan dini nikah kıyanlara ceza verilmesini gerektiren kanun maddeleri iptal edilerek çocuk yaşta evliliklerin ve çok eşliliğin önü açılmıştır. Kadın ve çocuklar bu şekilde miras hakkından mahrum bırakılmıştır. Tüm bunlar AKP eliyle meclisten oy çoğunluğuyla tüm  itirazlara ve protestolara rağmen geçirilmiştir. Kadın cinayetleri politiktir diyoruz neden? Her yıl 400 e yakın kadın erkekler tarafından öldürülüyor. Buna rağmen etkili cezalar verilmediği için iktidar eliyle daha da cesaretleniyorlar. Kadına şiddet uygulayanın mutlaka tutuklu yargılanması güvenceye alınmalı, etkili bir şiddet yasası çıkarılmalıdır. İşyeri şiddetini kapsayan ILO 190 sayılı sözleşme acilen imzalanmalıdır. İstanbul sözleşmesi tekrar uygulamaya konulmalıdır. Çocuk istismarının önünü açan yasalar kaldırılmalı etkili ceza yöntemleri uygulanmalıdır. Hiçbir yönetim yoktur ki kendi çocuklarının istismarına kapı açan düzenlemelerde bu kadar ısrar etsin, gerici tarikatları bu kadar destekleyip beslesin. Yapılması gereken şey adım adım geliyorum diyen felakete karşı mücadelemizi daha da genişleterek  her yerde açık-kapalı dindar-seküler demeden tüm kadınlar el ele vererek  kendimizi ve çocuklarımızı korumak için mücadeleye devam etmektir. Devletin din ile bağını ve desteğini kestiği laiklik mücadelesine sarılmak bu gidişatın çözümüdür. Tarikatların her türlü ticari ve siyasi işleri sonlandırılmalı, okul kitaplarındaki laiklik karşıtı her şey ayıklanmalı, kadınların medeni hakları güçlendirilmeli, zayıflığın ve yoksulluğun neden olduğu her türlü din istismarının önüne geçilmeli, gerçek bir din ve vicdan  hürriyetine toplum kavuşturulmalıdır. İnançlı kardeşlerimiz ‘gerçek İslam benim sana söylediğimdir’ diyen hiç kimseye inanmamalıdır. Gerçek ve temiz inanç insanın kendi vicdanındadır. Allah ile kul arasındadır. Ve bu inanç din simsarlığı yapanlara, istismarcıya, hurafe yayanlara ihtiyaç duymaz. İyi ahlakın köklerinin sulandığı yer insanın aklı ve kalbidir.                                  Biz kadınlar dünden bu güne söz sahibi olduysak bunu bizden önce mücadele eden kadınlara borçluyuz. Bizde bizden sonra gelecek olan nesillere aydınlık bir yarın bırakmak için mücadelemize devam edeceğiz. Başta 8 Martın bir mücadele günü olarak kabul edilmesinde emeği geçen tüm kadınlara onlara önderlik eden Clara Zetkin’e ; Cumhuriyetimizi kuran kadınların medeni haklarına kavuşmasını sağlayan Ulu Önderimiz Atatürk’e sonsuz teşekkür ediyoruz. Onun açtığı yolda, laik, demokratik evrensel hukuk normlarına uygun Cumhuriyet rejiminin ve bilimin ışığından ayrılmadan yolumuza devam edeceğiz. Yüz yıllık Cumhuriyet tarihinde başımıza gelen en büyük felaket bu depremse bir diğeri de AKP-MHP iktidarıdır. Biat kültürüyle halkı susturan muhaliflerin, özgür basının kadınların, işçinin emekçinin, çocukların sesini kısmaya çalışarak tehditler savurarak adaletten, hukuktan uzak bir sistemi bize dayatmaktadır. Bir simit hesabı yaparak ‘yüzüğümden başka bir şeyim yok’ diyerek iktidara gelip, giderek zenginleşen rant, talan baskı, rüşvet kayırma liyakatsizlik düzenini kuran bu iktidar kendisinin ve yandaşlarının 5’li çetenin kasasını doldurmaktan, Devlete ait tüm fabrikaları yok pahasına satıp savmaktan, halkın vergileriyle hastane yapıp hasta garantisi veren, köprü yapıp geçiş garantisi veren bir çürümüşlük düzeni kurmaktan başka bir işe yaramamıştır. Halkını da kadar-fıtrat-şükür zihniyetine mahkum etmiştir. Önümüzde ki seçimler köprüden önce ki son çıkış olabilir. Yeniden hukuk düzenine uygun tüm kurumların işletildiği, kayırmacılıktan uzak, demokratik bir sisteme acilen  ihtiyaç vardır. Biz kadınlar tüm halkımızı kucaklayan, tehdit ve ayrımcılıktan uzak ötekileştirmeyen kadını, çocuğu, doğayı koruyan hukuk kurumların tarafsız işletildiği özgün basının susturulmadığı bir ülke istiyoruz.

Konuşulacak çok şeyimiz var. Yolumuz uzun ve meşakkatli. Hepimize bu yolda kolaylıklar diliyorum. Eğer bunu başaramazsak depremzedelerimizde kadınlarımızda, çocuklarımızda bu enkazın altında kalacaktır. 21 yılda halka yoksulluktan başka bir şeyler vermeyenlerden hayır beklemenin bir anlamı yoktur. Biz kadınlar bize dünyayı cehenneme çevirip, sonra cennet vaat edilmesini istemiyoruz. O cenneti bu dünyada kendi ellerimizle biz kuracağız”ifadelerine yer verildi.